TUTUKLAMA TEDBİRİNDE ''SOMUT DELİL'' ÜZERİNE İNCELEME

TUTUKLAMA TEDBİRİNDE ''SOMUT DELİL'' ÜZERİNE İNCELEME
 
Geçtiğimiz günlerde meclis genel kuruluna gelen Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13. Maddesiyle CMK m.100/3’e, “hususunda” ibaresinden sonra gelmek üzere “somut delillere dayanan” ibaresinin eklenmesi kabul edildi. Yapılan değişiklikle birlikte tutuklama tedbirine ilişkin CMK m.100/1 ve m.100/3 hükümlerini karşılaştırmalı bir şekilde inceleyerek mevcut değişikliğin uygulamadaki olumlu ve olumsuz sonuçlarına ilişkin bir değerlendirme yapmak gereklidir.
 
Öncelikle, önemle belirtilmesi gereken husus mevcut değişikliğin '' Katalog Suçlar '' olarak ifade edilen kanunda sayılan suçlarda tutuklama tedbirini uygulamanın zorlaştırılmasıdır. 
 
Ceza Muhakemesi Kanunu, tutuklamaya ilişkin genel hüküm niteliğinde olan m.100/1 hükmünde tutuklama tedbirinin hangi şartların gerçekleşmesi durumunda uygulanabileceğini bildirmiştir. Tutuklama tedbirinin uygulanabilmesi için ''kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delil'' ve ''bir tutuklama nedeni'' mevcut olmalıdır. 
 
 
 
Ceza Muhakemesi Kanunu m.100/3 ile  '' Katalog Suçlar '' olarak anılan belli suçlarda ise tutuklama tedbirinin uygulanmasında, tutuklama nedeninin varsayılabileceğini bildirmiştir. Yani sanığın veya şüphelinin kaçma şüphesi veya delilleri karartma şüphesinin var olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Eski haliyle katalog suçlarda tutuklama tedbirinin uygulanabilmesi için tek şart şüpheli veya sanığın üzerine atılı suçu işlediği konusunda ''kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı''dır. Bahse konu değişiklikle birlikte tek şart '' somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı '' halini almıştır.
 
 Tutuklama kararı verilebilmesi için ''somut delil'' şartının aranması tutuklama tedbirinin uygulanmasını ciddi anlamda zorlaştıran bir düzenlemedir. Hukuk sistemimizde, tutuksuz yargılama kural, tutukluluk istisnadır. Bir bütün halinde değerlendirildiğinde ilgili değişiklik tutuklama tedbirinin uygulanmasını zorlaştırması bakımından olumludur. Fakat belli suçlar bakımından ise tutuklama tedbirinin uygulanması hukuken neredeyse imkansız hale gelmiştir.
 
Türk Ceza Kanunun 6. Bölümünde yer alan Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlardan olan ve Ceza Muhakemesi Kanunu m.100/3 'de sayılan cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı suçlarında şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilmesi büyük ölçüde imkansız hale gelmiştir. Uygulamada, belirtilen suçlarda gerek yürütülen soruşturma evresinde gerek kovuşturma evresinde '' somut delil '' çoğunlukla  olmamaktadır. Genellikle bu suçların mağdurları bahse konu suçlara aylarca, yıllarca maruz kalmakta ve ciddi psikolojik sorunlar yaşamaktadırlar. Yine suç oluşur oluşmaz şikayet etme, adli mercilere başvurmaları da mümkün olmamaktadır.  Somut delil olarak nitelendirebilecek delillerin başında Adli Tıp Kurumu ve muayene raporları gelmektedir. Yukarıda da  açıkladığım üzere mağdurlar suça konu eylem gerçekleşir gerçekleşmez şikayetçi olamadıkları için '' somut delil '' olarak niteleyebileceğimiz ilgili raporlarda suça konu eylemin işlendiğine dair  deliller bulunamamaktadır. Suçların niteliği ve işleniş biçimleri dikkate alındığında bu suçlarda tutuklama tedbiri uygulanabilmesi için '' somut delil '' şartı aramak, uygulamadan ve fiili durumdan bihaber bir şekilde düzenleme yapmak ciddi sorunlar meydana getirecektir.
 
Kanaatimce yukarıda bahsettiğim ilgili suçlarda '' somut delil '' şartından ayrık tutarak bir düzenleme yapılması hukuken daha isabetli olacaktır. 26.07.2021
 
Av. Zafer Fatih ORUÇ